Makaleler

KANUN YOLUNDAN VAZGEÇİLMELİ Mİ?
 

Herkes medeni haklarını, hukuk düzeninin sınırları içinde kullanma hakkına sahiptir.  Kanun yollarına başvurmak ya da kanun yolundan vazgeçmek de kişilerin medeni hakları kapsamında değerlendirilir.

Kanun Yolu; Kişilerin hatalı olduğunu düşündükleri bir işlemin düzeltilmesi için “Hak arama özgürlüğü” kapsamında anayasal bir hakkın kullanılarak yasal yollara başvurma işlemidir.

Vazgeçme (Feragat) ; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinde “davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi” olarak tanımlanmıştır.

5/12/2019 tarihinde kabul edilerek 7/12/2019 tarih ve 30971 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan 7194 numaralı “Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” un 27 inci maddesi 213 sayılı Kanunun mülga 379 uncu maddesi olarak “Kanun Yolundan Vazgeçme” başlığı altında düzenlenmiş olup konunun daha iyi anlaşılabilmesi bakımından,  siz saygıdeğer okurların izni ile maddeyi aynen alıyorum.

 

“MADDE 379- Vergi/ceza ihbarnamesine karşı süresinde açılan davalarda, vergi mahkemesince verilen istinaf yolu açık kararlar ile bölge idare mahkemesince verilen temyiz yolu açık kararlarda (Danıştay’ın bozma kararı üzerine verilen kararlar hariç);

1.     Kaldırılan vergi tutarının %60’ı, tasdik edilen vergi tutarının tamamı ile tasdik edilen vergi tutarına ilişkin vergi ziyaı cezasının %75’i,

2.     Bağlı olduğu vergi aslı dava konusu yapılmayan veya 359 uncu maddede yazılı fiillere iştirak nedeniyle kesilen vergi ziyaı cezaları ile usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının kaldırılan tutarının %25’i ve tasdik edilen tutarın %75’i,

mükellef için geçerli olan kanun yoluna başvuru süresi içerisinde, dava konusu

vergi ve/veya vergi cezalarının tümü için kanun yolundan vazgeçildiğine ilişkin dilekçenin ilgili vergi dairesine verilmesi şartıyla kanun yolundan vazgeçme dilekçesinin verildiği tarih itibarıyla başkaca bir işleme gerek kalmaksızın tahakkuk eder.  

Bu şekilde tahakkuk eden tutarlar tahakkuk tarihinden itibaren bir ay içinde ödenir.

Bu maddeye göre tahakkuk eden vergi ve/veya vergi cezalarının %80’inin, hesaplanacak gecikme faizi ile birlikte bu sürede tamamen ödenmesi şartıyla, vergi ve ceza tutarından %20 oranında indirim yapılır.  Şu kadar ki, tasdik edilerek tahakkuk eden vergi tutarından indirim yapılmaz. İndirim hükmünden yararlanabilmesi için dava konusu yapılan ve bu maddeye göre tahakkuk eden vergi ve/veya vergi cezaları ile gecikme faizlerinin birlikte bu fıkra kapsamında ödenmesi şarttır.

            Kanun yolundan vazgeçme dilekçesi vergi dairesince ilgili yargı merciine gönderilir ve bu dilekçenin vergi dairesine verildiği tarih kanun yolundan vazgeçme tarihi olarak kabul edilir.  Kanun yolundan vazgeçilmesi hâlinde idarece de ihtilaf sürdürülmez.  Kanun yolundan vazgeçildiği hâlde istinaf veya temyiz yoluna başvurulması durumunda ise bu başvurular incelenmez.

            Kanun yolundan vazgeçilen vergi ve vergi ziyaı cezası için bu maddeye göre yapılan tahakkuktan önce ödenen gecikme faizi ve gecikme zammı da dâhil tutarlar, bu madde hükmüne göre ödenecek tutarlara mahsup edilir.

            Bu madde uyarınca istinaf ve temyiz yolundan vazgeçilen davaya ilişkin kararlarda hükmedilen yargılama giderleri, avukatlık ücretleri ve fer’ileri karşılıklı olarak talep edilmez ve bu alacaklar için icra takibi yapılmaz.

            Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenir.”    

Madde gerekçesinde de özetle”… Bu kapsamda, yargılama aşamasında mükelleflerin istinaf veya temyiz yolundan vazgeçmeleri halinde verilen karara göre, dava konusu edilen verginin bir kısmı ve/veya cezanın bir kısmı ya da tamamından vazgeçilmesi ve idarece de ihtilafların sürdürmemesi yönünde düzenleme yapılmaktadır.  Bu şekilde tahakkuk eden vergi ve cezaların vadesi geçirilmeksizin gecikme faiziyle birlikte ödenmesi halinde ayrıca indirim yapılması öngörülmektedir.”  Denilmiştir. 

Yukarıya aynen alınmış olan bu maddeyi incelediğimizde;

1-     Mükellef vergi mahkemesinde açtığı davayı kazanmış olacak ve mahkemenin kaldırdığı verginin  % 60’ı idarece tahakkuk ettirilecek,

2-     Vergi mahkemesi açılan dava sonucunda vergiyi tasdik ederse idare bu verginin tamamını tahakkuk ettirilecek,

3-     Tasdik edilen vergi ziyaı cezasının da % 75’i tahakkuk ettirilecek.

4-      Vergi Usul Kanunu Madde 359 (Kaçakçılık Suçları ve Cezaları) da yazılı fiillere iştirak nedeniyle kesilen vergi ziyaı cezaları ile usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarında ise kaldırılan cezanın %25, tasdik edilen ceza tutarın %75’i tahakkuk ettirileceği,

5-     Tahakkuk eden tutarların %80’i  hesaplanacak gecikme faiziyle birlikte bir ay içinde tamamı ödenirse, %20 indirim uygulanmış olacaktır. 

Maddenin özeti bu.

Kanunun madde gerekçesinde de belirtildiği gibi İhtilafların kaldırılarak, tahakkuk eden vergi cezaların süresinde tahsil edilip, hazineye intikalini sağlamaktır.

 Ancak;

Ekim 2019 sonu itibarıyla vergi tahsilatı oranının %75 oranında kaldığı ve yıllık bütçe gelirlerinin de ortalama %82-85 inin de vergi gelirlerinden oluştuğu dikkate alındığında, tahsilat oranın daha yüksek olabilmesi için, mükelleflerin kanun yolundan vazgeçmeleri acaba daha mı cazip hale getirilmeli idi. 

Bilindiği üzere ülkemizde ne yazık ki sürekli “vergi afları” gündeme alınmaktadır.  Bunun ana nedeni tahsil edilemeyen vergi alacaklarının artması ve bütçenin gelir kalemlerini büyük oranda (%82-85) oluşturan vergi tahsilatının üstenilen düzeyde olmamasıdır. 

Gerek dünya ekonomisinde gerekse ekonomimizde yaşanan kırılganlıklar elbette ki mükellefler üzerinde de olumsuzluklar yaratmaktadır.  Özellikle beyan edilen vergiler dışında “ihtilaf yolunda” kesinlik kazanılmamış olan vergi ve cezaların süratle tahsil edilebilir duruma gelmesi bakımından, mükelleflerle “barışık” olmak hazinenin yararına olacaktır.  Bu nedenle de 379 uncu maddenin konulması olumlu olmakla birlikte madde içindeki fıkralar incelendiğinde,

-        Madde daha sade anlaşılabilir kelime ve cümlelerden oluşmalıydı, paragrafın son kelimesine bakmadan ne anlatıldığı zor anlaşılmaktadır.

-        Mahkemece kaldırılmış verginin %60’nın idarece tahakkuku yoluna gidilmesi (sonuçta ayrıca bir %20 indirim uygulansa bile) mükellefler nezdinde çok da cazip olarak algılanamayabilecektir.

-        359 madde kapsamında verilen vergi ziyaı cezası ile usulsüzlük ya da özel usulsüzlük cezasının mahkemece kaldırılmasına rağmen  %25’nin idarece tahakkuka bağlanması çok da caydırıcı ya da “kanun yolundan vazgeçme” olarak düşünülmeyecektir.  Şu kadar ki, tasdik edilerek tahakkuk eden vergi tutarında da indirim yapılmayacaktır.

-        Bu olumsuzluklara rağmen, sık sık vergi affı yoluna gitmek yerine bu ve benzeri maddeleri uygulamaya koymak daha olumlu sonuçların alınmasını sağlayacaktır.

 

SONUÇ: 

1/1/2020 tarihinde yürürlüğe girecek olan 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 27’inci maddesinin yeniden düzenlenmesi olumludur.  Ancak, ihtilaflı vergi/ceza dava dosyalarının daha aza indirilebilmesi için, mükellefin davayı kazanmış olması halinde kaldırılan verginin %60’ı yerine daha düşük oranda bir vergi tahakkuku yapılması hem mükellefler yönünden hem de idare yönünden daha olumlu sonuçlar doğuracağı düşünülmektedir. 

“Kanun yolundan vaz geçilmeli mi?” sorusunun cevabını biraz Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın belirleyeceği “usul ve esaslar”, biraz da mükelleflerin mahkemeler nezdindeki verecekleri kararlar belirleyecektir. 13.12.2019 

Necati AKIN

Yeminli Mali Müşavir